Cunda Adasına Bir Genel Bakış

Oksijen kaynağı poyrazı, çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplı doğası, orijinal mimarisi, sahil boyunca dizili balıkçı kayıkları, sembol haline gelmiş Taş Kahvesi ve Rum Evleri ile Cunda Adası her şey dahil otellerin curcunasından sıkılmış ve keşfetmeye meraklı herkesin mutlaka görmesi gereken destinasyonların başında gelmekte.

Hadi gelin biraz adayı keşfedelim;

Cunda Adası ya da bugünkü adıyla Alibey Adası, Ayvalık Adaları diye bilinen büyüklü küçüklü yaklaşık 22 adadan sadece biri olup Ege Denizi’ndeki adalar arasındaki 4.büyük adadır. Kış aylarında 6-7 bin civarında kişinin yaşamakta olduğu bu dingin ada, yaz aylarında 20 bini bulan kapasitesi ile kelimenin tek anlamıyla bir tatil cennetine dönüşüyor.

Arnavut kaldırımlı Cunda sokaklarındaki o eski ve taş Rum evlerinin çoğu  günümüzde; gerek yerli halk ve gerek işletmeciler tarafından aslına sadık kalınarak restore edilmiş ve bu sayede geçmişin mirası günümüze değin aktarılabilmiştir.   Bu işletmecilerin çoğu aynı zamanda ada halkı olduğu için Cunda Adası otellerinde samimi ve sıcak diğer tatil belderinin kaba misafirperverlik anlayışı ile karşılaşmıyor, samimi ve sizlere özel bir ilgi ile ağırlanıyorsunuz. Bu sebeple kalabalık ve çok katlı otelleri Cunda Adası’nda görmeniz mümkün değil. Adanın otelleri butik otel ya da pansiyon tarzında ve genellikle oda kahvaltı şeklinde hizmet veriyorlar. Misafirlere hizmet, bizzat sahipleri tarafından veriliyor. Ki bu da beldeyi hizmet kalitesi olarak muadillerinden çabucak ayırıyor.

Oksijen kaynağı poyrazı, çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplı doğası, orijinal mimarisi, sahil boyunca dizili balıkçı kayıkları, sembol haline gelmiş Taş Kahvesiyle ile Cunda Adası her şey dahil otellerin curcunasından sıkılmış ve keşfetmeye meraklı herkesin mutlaka görmesi gereken destinasyonların başında gelmekte.